Enginar Satış, Masum Köylü ve internet Reklamcılığı
Ne havalı isimleri var bunların. Altı üstü iki ürünün reklamı görünsün instagramda istedik. Piksel hedelerini hödeleklemeden olmazmış. Katalog yöneticisi gerekirmiş. Nasıl yapıyor bu insanlar onca ürünün reklamını? Toprak çapalamak bundan daha kolay inanın.
Daha basit olamaz mı? Misal: Ne yapıyorsun?
Enginar Satış
Aferin sana, ver fotoğrafları, ne kadara satıyorsun, güzel. Bize ne ödersin? Anlaştık. Haydi bakalım! Mümkün mü? Bence imkan dahilinde. Ayakkabısını telefon olarak kullanan süper ajan filmleri izliyordu bizim kuşak. Neyse ki günümüze daha makul bir şekilde yansıdı cep telefonları.
İzmir köyünde havalar harika. Çok çalışmaktan biz mi üşümüyoruz, enginar ile şarap eşleştirmeyi becerince alkolü fazla kaçırdık da hissetmiyor muyuz anlamadık. Kış mevsimi işlevini unutmuş sanki.
İzin verdik bugün kendimize, Tire Pazar’ına gittik. Özlemişiz. Sıcacık insanlar, kadınlar ürünlerini satıyor. Evladım, kızım, oğlum, ha çocuğum, alıver, yapıver, geliyom, gidiyom. O ne elindeki o? Napcanız onlan? İlgi alakaları, yersiz soruları, sohbet açma çabaları rahatsız etmiyor. Torbada gördükleri ot ile ne yapacağımızı sual edip cevabı beğenmiyorlar sanki. Ne yapalım desek tarif verecekler ayak üstü. Çok da isteriz ama açız. Köfteci varmış, meşhurmuş. Tire sokaklarında da cep telefonu ile yönümüzü bulduk ya… Bak şimdi tuhaf geldi. O an mantıklıydı. Sorsak ya birine, köfteci Şükrü nerede desek. Sormadık. Telefona güvendik.
Paket köfteyi aldık, bilmem kaç çeşit ot ile İzmir köyüne geri döndük. Kocaman köy yapmışlar. İstanbul’dan İzmir’e gelenler ne dediğimi anlayacaktır. Nüfus sıralamasında üçüncü sırada yer alsa da İstanbul gibi kopuk değil hayatlar. İnanamıyorum fakat rastgele on kişiyi toplasan mutlaka tanıdık çıkarlar. Çok acayip : ) Ne diyordum? Otlardan bahsederken İzmir’i konu etmeye başlamışım. Devam edelim otlar ile.
Onca otu yemeden önce köfteleri lüplettik. Domates ile sos yaptık. “Ben yaptım yavrum” tereyağından bolca kullandık. Tereyağı değil sanki peynir mübarek. Sevgili arsız yağ, kilo aldık kilo!
Özet ile bugün enginar toplamadık, uzun zamandır ilk kez enginar yemedik. Fırına attığımız, tepesinden peynir yağdırdığımız enginarlar ile iki kadeh içmedik. Bak bir gün bunun tarifini de verelim size.
Velhasıl, reklamlara başladık. Enginar satmaktansa enginar tarlasında boş boş oturmayı daha çok sevdiğimizi yine anladık. Enginardan bizim aldığımız keyfi alan her insana tazecik enginarlar nasip olsun dedik. Gökten düşen elma değil enginar olsun, ikiden fazla parçaya bölünmesin temennisinde bulunduk. Bebek enginar ise iki parça, yemeğini yapacaksan dört olsun hadi. Tamam, tamam enginar kaç parça kesilmeli nasıl yenilmeli yazısı başka güne kalsın ama önemli bir konu olduğunu bilmeni isterim.
Şu anda facebook reklam yöneticisi hanım, katalog hominisi, facebook pikseli ve dinamik reklam üreticisi beyler ile uğraşmamız gerek. Reklamlarımız değerlendirmedeymiş. Çok korkuyorum ya evde yoksan, kim değerlendirecek acaba?
Yarın yazarız yine. Enginarlı yeni bir tarif deneyeceğiz, belki onu da paylaşırız.
Afiyet ile, bol enginarlı sofralarınız olsun inşallah!